Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında Davaların Birleştirilmesinde Yeni Bir Dönem

30.09.2025 Abdullah Bozdaş

Giriş

Anayasa Mahkemesi (AYM), 17 Haziran 2025 tarihli ve E.2024/237, K.2025/137 sayılı kararıyla (Karar), medeni usul hukukunda köklü bir değişikliğe yol açan önemli bir tespitte bulunmuştur. Yüksek Mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 166. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve aynı yargı çevresindeki mahkemelerce verilen birleştirme kararını diğer mahkeme için mutlak surette bağlayıcı kılan “...ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” ibaresini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Bu Karar, yalnızca teknik bir usul kuralını değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda Türk hukuk sistemindeki temel anayasal ilkelerin hiyerarşisine dair önemli bir mesaj vermiştir.

Karar’ın merkezinde, modern hukuk devletlerinin temelini oluşturan iki önemli ilkenin çatışması yatmaktadır: Bir yanda Anayasa’nın 37. maddesi ile güvence altına alınan “kanuni hâkim güvencesi”, diğer yanda ise Anayasa’nın 141. ve HMK’nın 30. maddelerinde düzenlenen “usul ekonomisi ilkesi”. Usul ekonomisi, yargılamaların makul sürede, düzenli bir biçimde ve gereksiz gider yapılmadan sonuçlandırılmasını hedeflerken; kanuni hâkim güvencesi, her bireyin davasının, uyuşmazlık doğmadan önce kanunla belirlenmiş tarafsız ve bağımsız bir mahkeme önünde görülmesini teminat altına alır. AYM, bu Karar’ında, yargısal verimlilik ve hız arayışının, adil yargılanma hakkının özünü oluşturan temel bir güvenceyi ihlal edemeyeceğini açıkça ortaya koymuş ve anayasal hakların üstünlüğü ilkesini pekiştirmiştir. Bu yaklaşım, usul kanunlarının pratik ve verimlilik odaklı olsalar dahi, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin çizdiği sınırlar içinde kalmak zorunda olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Bu makalede, öncelikle davaların birleştirilmesi kurumunun hukuki çerçevesi ve iptale konu olan kuralın işleyişi ele alınacaktır. Ardından, AYM’nin iptal gerekçeleri kanuni hâkim güvencesi ekseninde derinlemesine incelenecektir. Sonrasında, kararın uygulamada doğuracağı pratik sonuçlar, özellikle mahkemeler arasında çıkabilecek “birleştirme uyuşmazlıkları” incelenecektir. Son olarak, kararın Türk usul hukuku doktrini ve uygulaması açısından önemi değerlendirilerek genel bir sonuca varılacaktır.

Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında Davaların Birleştirilmesinde Yeni Bir Dönem
% 0

Davaların Birleştirilmesi Müessesesi ve İptal Edilen Kural

HMK’nın 166. maddesinde düzenlenen davaların birleştirilmesi kurumu, usul ekonomisi ilkesinin en somut yansımalarından biridir. Bu kurumun temel amacı, aralarında “aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğma” ya da “biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması” gibi bir bağlantı olan davaların, tek bir dosya üzerinden görülmesini sağlamaktır. Böylece, yargılamanın daha az masrafla ve daha süratli yürütülmesi, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve en önemlisi, birbiriyle çelişkili mahkeme kararlarının ortaya çıkmasının engellenmesi hedeflenir. Kurala göre, aynı yargı çevresinde yer alan, aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, ikinci davanın açıldığı mahkeme tarafından talep üzerine veya kendiliğinden birleştirilebilmekteydi.

AYM tarafından iptal edilen “...ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” ibaresi, bu mekanizmanın işleyişinde kritik bir role sahipti. Bu ibare, ikinci davanın açıldığı mahkemenin verdiği birleştirme kararını, ilk davanın görüldüğü mahkeme için mutlak ve itiraz edilemez bir niteliğe büründürüyordu. İlk mahkeme, birleştirme koşullarının (örneğin, davalar arasında iddia edildiği gibi bir bağlantının olup olmadığı) varlığını denetleme veya bu karara direnme imkânına sahip değildi. Karar, ilk mahkeme için adeta bir “gönderme kararı” niteliği taşıyor ve mahkemeyi dosyayı kabul etmeye zorunlu kılıyordu. HMK’nın 168. maddesi uyarınca, bu tür birleştirme kararlarına karşı ancak davanın sonunda verilen nihai hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabilmesi, kararın hukuka aykırılığının yargılama sırasında ve derhal denetlenmesini fiilen imkânsız hale getiriyordu.

Bu durum, aynı seviyedeki mahkemeler arasında alışılmadık ve asimetrik bir güç dinamiği yaratmaktaydı. Normal şartlarda, aynı düzeydeki mahkemeler arasında görev veya yetkiye ilişkin bir uyuşmazlık çıktığında, bu uyuşmazlık HMK’nın 21-23. maddeleri uyarınca bir üst yargı mercii (Bölge Adliye Mahkemesi veya Yargıtay) tarafından “yargı yeri belirlenmesi” yoluyla çözülür. Bir mahkeme, kural olarak, kendiyle eş düzeydeki başka bir mahkemeye emredici nitelikte bir usuli karar veremez. İptal edilen ibare ise bu genel prensibe istisna teşkil ederek, sonraki tarihli davaya bakan mahkemeye, ilk davaya bakan mahkemeyi bağlayıcı bir karar verme yetkisi tanıyordu. AYM’nin iptal kararı, bu usuli anomaliyi ortadan kaldırarak, eş düzey mahkemeler arasındaki daha geleneksel ve simetrik ilişkiyi yeniden tesis etmiştir. Bu yönüyle karar, sadece tarafların haklarını değil, aynı zamanda yargı teşkilatı içerisindeki usuli mantık ve hiyerarşiyi de korumaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi: Kanuni Hâkim Güvencesi Merceğinden Bir Bakış

Anayasal Bir Güvence Olarak Kanuni (Doğal) Hâkim İlkesi

Anayasa’nın “Kanuni hâkim güvencesi” başlıklı 37. maddesi, “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” hükmünü amirdir. AYM içtihatlarında bu güvence, daha geniş bir kavram olan “doğal hâkim ilkesi” ile özdeşleştirilmekte ve adil yargılanma hakkının temel bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Bu ilke, iki temel unsura dayanır: “kanunilik” ve “öncedenlik”. Kanunilik, bir uyuşmazlığa bakacak mahkemenin kuruluş, görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmesini ifade ederken; öncedenlik, bu kanuni düzenlemenin uyuşmazlığın ortaya çıkmasından önce yapılmış olmasını gerektirir. İlkenin nihai amacı, yürütme organının veya yasama organının belirli bir olaya, kişiye veya gruba özgü mahkemeler kurarak ya da mevcut mahkemelerin yetkileriyle oynayarak yargılamanın sonucunu etkilemesini önlemek ve böylece keyfiliğe karşı bireyi korumaktır. Bu güvence, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinde yer alan “yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme” hakkının da temelini oluşturur.

AYM’nin İptal Gerekçeleri: Keyfiliğe Karşı Etkili Bir Düzeltme Mekanizmasının Yokluğu

AYM, çoğunluk görüşüyle verdiği iptal kararında, davaların birleştirilmesi kurumunun bizatihi Anayasa’ya aykırı olmadığını, aksine usul ekonomisi gibi meşru amaçlara hizmet ettiğini kabul etmiştir. Ancak Mahkeme, itiraz konusu kuralın, kanuni hâkim güvencesini ihlal edebilecek keyfi uygulamalara karşı yeterli ve etkili güvenceler içermediği sonucuna varmıştır.

Kararın temel mantığı şu şekilde özetlenebilir: Bir davanın, açıldığı mahkemeden başka bir mahkemede görülmesine imkân tanıyan usul kurallarının, anayasal olarak meşru kabul edilebilmesi için keyfiliği önleyici mekanizmalar barındırması gerekir. İptal edilen kural ise, ikinci davanın açıldığı mahkemeye, birleştirme koşulları (örneğin davalar arasında gerçek bir bağlantı bulunması) oluşmasa dahi, takdirine bağlı olarak birleştirme kararı verme ve bu kararı ilk mahkeme için bağlayıcı kılma imkânı tanımaktaydı. AYM’ye göre asıl sorun, bu şekilde hukuka aykırı olarak verilen bir birleştirme kararını geri çevirecek, yani dosyayı ait olduğu mahkemeye iade edecek etkili bir “düzeltici mekanizmanın” kanunda öngörülmemiş olmasıdır. Yüksek Mahkeme, HMK’nın 167. maddesinde düzenlenen “davaların ayrılması” kurumunun bu eksikliği gidermediğine de dikkat çekmiştir. Zira ilk mahkeme, birleştirmenin hatalı olduğu kanısına vararak davaları ayırma kararı verse bile, kanun gereği ayrılan her iki davaya da bakmaya devam etmek zorundadır. Bu durum, hukuka aykırı bir birleştirme kararıyla gerçekleşen hâkim/mahkeme değişikliğini kalıcı hale getirmekte ve kanuni hâkim güvencesini geri dönülemez bir şekilde ihlal etmektedir.

Bağlayıcılığın Kalkması Sonrası Mahkemeler Arasında Olası Uyuşmazlıklar

AYM’nin iptal kararı, kanuni hâkim güvencesini güçlendirirken, uygulamada önemli bir usuli boşluk ve yeni bir uyuşmazlık alanı yaratmıştır. Kararın HMK m. 166(1) uygulamasında yarattığı temel değişiklikler, birleştirme sürecinin her aşamasında kendini göstermektedir. Karar öncesinde, ikinci davanın açıldığı mahkemenin verdiği birleştirme kararı, ilk mahkeme için mutlak bağlayıcı bir nitelik taşıyordu. İlk mahkemenin bu kararı denetleme veya reddetme yetkisi bulunmuyor, kararı uygulamakla yükümlü kılınıyordu. Bu nedenle, mahkemeler arasında bir uyuşmazlık doğması söz konusu değildi ve birleştirme kararına karşı ancak davanın esasıyla birlikte kanun yoluna başvurulabiliyordu. AYM’nin iptal kararı sonrasında ise bu durum kökten değişmiştir. Birleştirme kararını verme yetkisi yine ikinci davanın açıldığı mahkemede kalmakla birlikte, kararın niteliği artık ilk mahkeme için bağlayıcı olmaktan çıkmış, bir nevi “teklif” veya “muvafakat talebi” haline gelmiştir. Bu yeni durumda ilk mahkeme, kendisine gönderilen kararı inceleyerek kabul veya reddetme takdir yetkisine sahip olacaktır. İlk mahkemenin kararı reddetmesi halinde ise, kanunda doğrudan düzenlenmemiş yeni bir “birleştirme uyuşmazlığı” niteliğindeki ortaya çıkacaktır. Bu uyuşmazlığın çözümünün, HMK’nın görev uyuşmazlıklarına ilişkin 21-23. maddelerinin kıyasen uygulanmasıyla üst mahkeme olan Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurularak sağlanması bir çözüm olarak düşünülebilir ancak bu konuda yapılmış mevcut bir yasal düzenleme yoktur.

Değerlendirme ve Sonuç

Anayasa Mahkemesi’nin Karar’ı, HMK m. 166(1)’deki birleştirme kararının bağlayıcılığına son vererek, Türk usul hukukunda adil yargılanma hakkı ile usul ekonomisi arasındaki hassas dengeyi yeniden tanımlamıştır. Bu Karar, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası olan kanuni hâkim güvencesini, yargısal verimlilik ve hız gibi önemli ancak ikincil hedeflerin önüne koyarak, anayasal hakların üstünlüğünü teyit eden temel bir içtihattır. Karar, usul kurallarının katı ve şekilci bir yaklaşımla değil, temel hak ve özgürlükleri koruyan bir perspektifle yorumlanması gerektiğini göstermiştir.

Bununla birlikte, Karar’ın yarattığı hukuki boşluk, uygulamada belirsizliklere ve yeni uyuşmazlıklara yol açma potansiyeli taşımaktadır. Mahkemelerin, ortaya çıkan “birleştirme uyuşmazlıklarını” HMK’daki görev uyuşmazlığına ilişkin kuralları kıyasen uygulayarak çözmesi bir ara çözüm gibi düşünülse de kalıcı ve en isabetli çözüm yasa koyucunun duruma müdahale etmesidir. HMK’nın 166. maddesi ve devamında bir değişiklik yapılarak, birleştirme konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıkması halinde izlenecek prosedürün açık ve net bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, AYM’nin bu Kararı, sadece davaların birleştirilmesi kurumunu yeniden şekillendirmekle kalmamış, aynı zamanda tüm hukuk uygulayıcılarına usuli işlemleri anayasal güvenceler süzgecinden geçirme sorumluluğunu hatırlatmıştır. Bu Karar, Türk hukuk sisteminde temel hak odaklı yorumun güçlenmesine ve hukuk devleti ilkesinin daha da derinleşmesine hizmet edecek önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir.

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

Güncel Bir Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında Dava Dilekçesinde Davalı Adresi ve Kimlik Bilgisi Bildirimi Zorunluluğu
Hukuk Postası
Güncel Bir Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında Dava Dilekçesinde Davalı Adresi ve Kimlik Bilgisi Bildirimi Zorunluluğu

Anayasa Mahkemesi, 22.10.2024 tarihli 32700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 22.05.2024 tarihli 2022/31465 Esas başvuru numaralı kararıyla (“Karar”); dava dilekçesinde davalıların gösterilmeyen adreslerinin ve kimlik numaralarının bildirilmesi için verilen kesin süreye rağmen bu eksikliğin tamamlanmaması...

Medeni Usul Hukuku 31.12.2024
Dava Açma Süresinin Hatalı Tespitine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
Hukuk Postası
Dava Açma Süresinin Hatalı Tespitine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Türk hukukunda hâkim olan “usul esastan önce gelir” ilkesi uyarınca dava açma sürelerinin doğru tespiti kritiktir. Anayasa Mahkemesi 02.05.2024 tarihli 2020/13187 E. ve 02.05.2024 K. sayılı kararında (“Karar”), dava açma süresinin hatalı tespit edilmesi üzerine davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye...

Medeni Usul Hukuku 31.08.2024
Davaya Süresinde Cevap Vermeyen Taraf Delil Gösterebilir Mi?
Hukuk Postası
Davaya Süresinde Cevap Vermeyen Taraf Delil Gösterebilir Mi?

Hukukumuzda yargılama usulü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) ile düzenlenir ve her aşamada hak düşürücü süreler öngörülür. Hak düşürücü süreler, süreye riayet etmeyen taraf için hakkın kullanımının ortadan kalkmasına sebep olan bir yaptırım şeklidir...

Medeni Usul Hukuku 31.03.2024
6545 Sayılı Kanun ile Yargılama Sistemine Getirilen Değişiklikler
Hukuk Postası
İdari Yargılamanın Hukuk Yargılamasından Ayrılan Doğası: Müdahilin Tek Başına Kanun Yoluna Başvurabilmesi
Hukuk Postası
İdari Yargılamanın Hukuk Yargılamasından Ayrılan Doğası: Müdahilin Tek Başına Kanun Yoluna Başvurabilmesi

Müdahale diğer bir ifadeyle davaya katılma, idari yargılama usulünde hukuk yargılamasına kıyasla temel farklılıklar içerir. Bu farklılıklar, idari yargılamada müdahilin hak arama hürriyetini kullanabilmesi bakımından kritik önem taşır. Bilindiği üzere, idari yargılama usulünde, davacı olmanın iki yolu bulunur...

Medeni Usul Hukuku 31.12.2023
Belirsiz Alacak Davası Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı
Hukuk Postası
Belirsiz Alacak Davası Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı

6 Ekim 2023 tarihli 32331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 2019/17969 sayılı bireysel başvuru üzerinden verdiği 08.06.2023 tarihli kararında (“Karar”) işçilik alacağının ödenmesine ilişkin açılan belirsiz alacak davasının, alacakların belirlenebilir olması nedeniyle dava şartı...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2023
Kararda Hatalı Gösterilen Kanun Yolu Süresi İçinde Yapılan Başvurunun İncelenmesine İlişkin İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
Kararda Hatalı Gösterilen Kanun Yolu Süresi İçinde Yapılan Başvurunun İncelenmesine İlişkin İçtihadı Birleştirme Kararı

İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu (“İBBGK”) 2021/5 E. 2023/2 K. sayılı 28.04.2023 tarihli İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’yla (“Karar”) hukuk davalarında hükümde kanun yolu süresinin hatalı olarak uzun gösterilmesi halinde, hatalı gösterilen süre içerisinde yapılan kanun yolu başvurusunun...

Medeni Usul Hukuku 30.09.2023
Munzam Zararın İspatına Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Postası
Munzam Zararın İspatına Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Munzam (aşkın) zarara ilişkin davalarda zararın ispatlanması meselesi sıkça gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerek Yargıtay’ın farklı dairelerinin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) 29.03.2022 tarihinde verdiği 2021/928 E. 2022/401 K. sayılı kararıyla bir kez daha...

Medeni Usul Hukuku 31.01.2023
Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu
Hukuk Postası
Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu

Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı
Hukuk Postası
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı

Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...

Medeni Usul Hukuku 31.07.2022
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Postası
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...

Medeni Usul Hukuku Kasım 2021
Çelişkili Davranma Yasağı
Hukuk Postası
Çelişkili Davranma Yasağı
Medeni Usul Hukuku Eylül 2021
Tebligat Hukukuna İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması

Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...


Medeni Usul Hukuku Mart 2021
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Hukuk Postası
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Medeni Usul Hukuku Ocak 2020
İsviçre Federal Mahkemesi’nin Forum Shopping Kararı
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kuruluşu, Yapısı ve İşleyişi
Hukuk Postası
Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
Hukuk Postası

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.