LCIA Hakemin Reddi Talebi Kararları 2012-2017
16 Aralık 2024 tarihinde, Londra Uluslararası Tahkim Divanı (“LCIA”) 22 Temmuz 2017 ile 31 Aralık 2022[1] arasındaki dönemi kapsayan üçüncü grup hakemin reddi talebine ilişkin kararlarını yayımladı. LCIA ayrıca, temel hukuki temaları ve analitik eğilimleri ortaya koyan ayrıntılı bir yorum yayımlamış olup, bu yorum uygulayıcılara değerli içgörüler sunar.
Bu yayın, LCIA'nın şeffaflık taahhüdü ile uyumlu olup uluslararası tahkim alanında yasal ve usuli normların geliştirilmesini teşvik etmeyi amaçlar.
Önemli Çıkarımlar
Bu kararlar dizisiyle birlikte yayımlanan toplam karar sayısı 84’e yükseldi. LCIA, ilk kez gizliliğin sağlanması için gereken sınırlı düzeltmeler dışında kararların tam metinlerini paylaştı. Bu sayede, taraflarca itiraz sürecinde sunulan beyanların doğrudan incelenmesi mümkün olmakta ve LCIA Divanı’nın hakem reddi taleplerini gerekçelendirmesi daha açık şekilde anlaşılabilir. Kararlar ayrıca, IBA Çıkar Çatışması Kılavuz İlkeleri ve Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi'nin Halliburton v Chubb[2] davasında açık taraflılığa ilişkin verdiği dönüm noktası niteliğindeki karar gibi standartlara atıfta bulunularak hakemin reddinin nasıl çözüme kavuşturulduğunu da gösterir.
Kararlar, hakem reddi talebinin nadir olduğunu ve bu taleplerin başarıyla sonuçlananların ise istisnai nitelik taşıdığını bir kez daha teyit eder. 2017 ve 2022 yılları arasında LCIA nezdinde toplam 39 hakemin reddi talebinde bulunuldu (32'si LCIA Kuralları ve 7'si UNCITRAL Kuralları kapsamında yapıldı) ve sadece iki talep kabul edilerek çok düşük bir başarı oranı elde edildi. Ayrıca altı dosyada, hakemin istifası, itirazın ya da esas taleplerin geri çekilmesi nedeniyle Divan tarafından resmî bir karar verilmesine gerek kalmadı.
Bu verilerin incelenmesi, hakemin reddi taleplerinde başarı oranının %3 olduğunu ve toplam 1.864 dava içinde yalnızca %0,05’inin başarıyla sonuçlandığını ortaya koyar. Ret taleplerinin niteliği değişiklik göstermekle birlikte, çoğunlukla usule ilişkin kararlardan duyulan memnuniyetsizliğe dayanır. LCIA Divanı kararları, usule ilişkin kararlara dayalı taleplerin başarılı olma ihtimalinin düşük olduğunu teyit eder. Bu kararlar, hakemlerin yargılamaları yönetmek için geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu (aynı zamanda hakemlere geniş takdir yetkisi veren LCIA Kurallarının 14.2 Maddesi ile uyumlu olarak) ve tarafların bu takdir yetkisinin nasıl kullanıldığına ilişkin memnuniyetsizliğinin kendi başına bir hakemin tarafsızlığı veya bağımsızlığı konusunda haklı şüphelere yol açmadığını vurgular. Taraflılık veya kötü niyetli davranışa ilişkin ikna edici deliller bulunmadıkça, LCIA Divanı müdahalede bulunma konusunda isteksizdir.
Bir diğer yaygın talep gerekçesi de hakem ile taraflardan birinin doğrudan veya dolaylı olarak hakemin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyebileceği iddia edilen bağlantıları ile ilgilidir.
Ayrıca, LCIA’nın, giderlerin paylaştırılmasına ilişkin kararlara yer verilmesini teşvik ettiğini ve LCIA Divanı’nın da çoğunlukla bu konularla ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu belirtmek önem arz eder.
Hakemin Reddi Talebinin Kabul Edildiği Kararlardan Notlar
Yukarıda belirtildiği üzere, hakemin reddi talebinin kabul edildiği sadece iki karar bulunur.
İlk başarılı talep, UNCITRAL Tahkim Kuralları 2020'nin 12. ve 13. Maddeleri uyarınca, davalı tarafından atanan bir hakeme karşı yapıldı[3] . Tahkim yeri Rio de Janeiro, Brezilya'ydı ve sözleşmeye uygulanacak hukuk Brezilya hukukuydu.
Talep, hakemin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda haklı şüpheler uyandıran koşullara dayalı olarak yapıldı. Bunlar arasında hakemin davalı ile daha önce 20 yıl çalışmış olması, davalıya karşı devam eden bir davası olması, davalının avukatlarından biri ile devam eden üç akademik projede işbirliği yapması, davalı tarafından düzenlendiği iddia edilen etkinliklere katılması ve bu bağlantılardan bazılarını açıklamaması yer almaktaydı.
Tüm koşullar göz önünde bulundurulduğunda (uzun süredir devam eden iş ilişkisi ve aralarında devam eden dava da dahil olmak üzere) LCIA Divanı talebi kabul etti. Bu karar, LCIA Divanının önceki önemli bir ilişkinin hakemin tarafsızlığını tehlikeye atabileceği durumlarda ret kararını onamaya hazır olduğunu vurgular. Ayrıca, bu nitelikteki bir hakem atamasının LCIA Kuralları uyarınca büyük olasılıkla baştan uygun bulunmayacağı da belirtilmelidir.
LCIA Divanı tarafından kabul edilen ikinci karar, LCIA Kuralları 2014 Madde 10.3 uyarınca verilmiş olup, davalılar hem başkan hakeme hem de hakemlerden birine (her ikisi de LCIA Divanı tarafından seçildi) karşı itirazda bulundu. Tahkim yeri Londra, İngiltere ve sözleşmenin tabi olduğu hukuk İngiliz hukukuydu.
Başkan hakeme karşı yapılan ret talebi, (i) taraflardan birinin hâkim hissedarının vatandaşı olduğu ülke; (ii) ilgili sözleşmelerde danışmanlık yaptığı ve usulsüzlüklere karıştığı iddia edilen bir Hukuk Bürosu ve (iii) aynı zamanda talebe konu olan eş hakem ile olan bağlara dayanıyordu.
Diğer hakeme yönelik başvuru, hakemin (i) bahsi geçen Hukuk Bürosu ve (ii) başkanlık eden hakem ile olan bağları ile ilgiliydi.
LCIA Divanı, aşağıdaki koşulları göz önünde bulundurarak, başkanlık eden hakemlerin Hukuk Bürosu ile olan bağlarına dayanarak talebi kabul etti: Hakemin daha önce yaklaşık 8 yıl boyunca Hukuk Bürosu’nda danışman olarak çalışmış olması, iki firmanın ortak etkinlik düzenleme geçmişine sahip olması, bazı davalarda Hukuk Bürosu’ndan avukatlarla çalışmış olması ve firmalar arasında geçici görevlendirmeler ve sürekli avukat değişimleri olması, Linkedln profilinin Hukuk Bürosu ile yakın ilişkisini yansıtması ve benzer bir ifadenin bir tahkim internet sitesinde yer alması, Hukuk Bürosu’nun kurucu üyesi olduğu bölgesel bir hukuk birliğine katılmış olması, Hukuk Bürosu’ndaki avukatlarla sürekli etkileşimi kolaylaştıran mesleki kuruluşlarda ve komitelerde aktif olması, Hukuk Bürosu’nun 15 yıl önce kendisine bir dava yönlendirmiş olması ve daha önce Hukuk Bürosu ile ofis alanını paylaşmış olması ve bürodaki kişilerle kişisel arkadaşlıklarını sürdürmesi.
Bu örtüşen bağlantılar, hakem atamalarında şeffaflığın ve algılanan tarafsızlığın önemini pekiştirerek talebin temelini oluşturdu.
Diğer hakemin söz konusu Hukuk Bürosu ile olan bağlantıları da talebin kabul edilmesi için yeterli oldu.
Kararlarda ayrıca, bu sonuçların “haklı şüphelerin” değerlendirilmesinde uygulanan standarttan bağımsız olarak geçerliliğini koruduğu belirtilir. İster LCIA Kuralları Madde 5.5 ve IBA Kuralları Genel Standart 3(a)'da yansıtıldığı üzere herhangi bir tarafın bakış açısına odaklanan sübjektif yaklaşım benimsensin, ister adil düşünen ve bilgili bir gözlemcinin görüşünü dikkate alan İngiliz hukuku kapsamındaki objektif test benimsensin, sonuç aynı olur.
Hakemin Reddi Talebinin Reddedildiği Kararlardan Notlar
İlgili davalarda tarafların aynı hakemleri ataması yaygın bir durumdur. Ancak bu husus, tek başına bir talep gerekçesi oluşturmamakta olup ve LCIA Divanı bu tür talepleri reddeder[4].
Karar 5'te davacı, LCIA Kuralları 2014 Madde 10.1(iii) ve 10.3 uyarınca davalı tarafından atanan hakeme itiraz etti. Tahkim yeri Londra, İngiltere ve sözleşmeye uygulanacak hukuk İngiliz hukukuydu.
LCIA Divanı, hakemin birbiriyle örtüşen konuları içeren önceki bir davada nihai bir karar vermiş olmasının, görünürde veya fiilen taraf tuttuğunu kanıtlamak için tek başına yeterli olmadığına karar verdi. LCIA Divanı ayrıca, bu davada olduğu gibi saygın ve deneyimli bir hakemin her yeni davaya bağımsız bir şekilde açık fikirli ve adil bir süreç sağlayarak yaklaşmasının beklendiğini belirtti. Karar ayrıca, usuli adalet sağlandığı sürece, tekrarlanan atamaların diskalifiye için yeterli olmadığını vurgular.
Karar’da ayrıca, IBA Çatışmalar Kılavuzunda yer alan Feragat Edilebilir Kırmızı Liste Bölüm 2.1.2 ve Turuncu Liste Bölüm 3.1.5'in nasıl yorumlandığına bakılmaksızın, IBA Kılavuzu’nun İngiliz hukuku veya taraflarca üzerinde mutabık kalınan LCIA Kuralları karşısında öncelikli olmadığı açıklığa kavuşturulur.
Karar 21'de LCIA Divanı, tarafların ilgili tahkimler için aynı hakem heyetini atamayı kabul ettiklerinde, hakem heyetinin ilk davada bir tarafın aleyhine olabilecek bulgulara ulaşabileceğini kabul ettiklerini belirtir. Bu nedenle, taraflardan biri daha sonra bu gerekçeyle hakem heyetinin tarafsızlığına karşı talepte bulunamaz. Dahası, divanın kanıt ya da usule ilişkin amaçlarla önceki yargılamalara atıfta bulunma ihtiyacı, kendi başına tarafsızlığa gölge düşürmez.
LCIA Divanı’nın bir diğer kayda değer kararı, LCIA Kuralları 2014 Madde 10.3 uyarınca davalı tarafından hakemlerden birine (LCIA tarafından sağlanan bir listeden taraflarca atanan) karşı yapılan bir talebe ilişkindir[5] . Tahkim yeri New York, Amerika Birleşik Devletleri ve sözleşmeye uygulanacak hukuk da New York hukukuydu.
Hakemin reddi talebi, hakemin davacı tarafından görevlendirilen miktar bilirkişisi ile bir bağlantısı olması nedeniyle ileri sürüldü. Bu uzman aynı zamanda hakemin baş hukuk müşaviri olduğu ilgisiz bir tahkim yargılamasında hakemin kendi hukuk bürosunun yönlendirmesi altında bilirkişi olarak görev yapmaktaydı. Mevcut koşullar göz önünde bulundurulduğunda (tahkim yargıcı, ilgili olmayan diğer tahkimde bilirkişiyi ne seçmiş ne de görevlendirmişti, bilirkişiyle kayda değer bir çalışma ilişkisi bulunmamaktaydı ve uyuşmazlık konuları farklıydı), LCIA Divanı talebi reddetmiş ancak tahkim süreci boyunca aralarındaki çalışma ilişkisinin yoğunlaşması hâlinde sonucun farklı olabileceği uyarısında bulundu.
Sonuç
Bu kararlar taraflar, vekiller ve hakemler için son derece değerli olup, şeffaflığı artırır ve gelecekteki yargılamalarda uygulanacak davranış standartları konusunda rehberlik ve önemli ölçütler sağlar. LCIA, bu sayede hem LCIA Divanı’nın gerekçelendirme yaklaşımına dair önemli bir içgörü sağlamakta hem de hakem itirazlarına ilişkin gelişen standartlara ışık tutmaktadır.
- Lütfen bakınız: https://www.lcia.org/News/lcia-releases-additional-challenge-decisions-online.aspx
- Kararın tam metni için lütfen bakınız: https://www.supremecourt.uk/cases/uksc-2018-0100
- Karar 3, 23 Şubat 2018 tarihinde verildi.
- Karar 19, 8 Aralık 2020 tarihinde verildi.
- Örneğin, lütfen 18 Temmuz 2018 tarihinde alınan 5 sayılı Karara; 2 Haziran 2021 tarihinde alınan 21 sayılı Karara ve 2 Haziran 2021 tarihinde alınan 22 sayılı Karar'a bakınız.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Uluslararası ticari tahkimde verilen hakem kararlarının yabancı ülkelerde hüküm ve sonuç doğurabilmesi için “tanıma” ve “tenfiz” süreçlerinden geçmesi gerekir. Bu süreç hem New York Sözleşmesi hem de Türk hukukunda Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu (“MÖHUK”) hükümleri ile düzenlenmiştir...
Tahkime elverişlilik, belirli bir uyuşmazlık konusunun tahkim yoluyla çözüme elverişli olup olmadığının tespitini ifade eder ve uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümünde tahkimin temel bir yönünü oluşturur...
Yabancı mahkeme ve hakem kararlarının Türkiye’de tanınması, tenfizi ve hakem kararlarının iptali süreçlerinde kamu düzeni hem teoride hem de uygulamada en kritik denetim ölçütlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Yargıtay kararları, kamu düzeni kavramının kapsamı ve uygulanma biçimine ilişkin içtihadın yönünü...
Bilindiği üzere, itirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve borçlunun icra takibine yaptığı itirazı hükümden düşürmeyi amaçlayan özel bir dava türüdür. Takibin devamını sağlamayı amaçlayan bu dava türünün hukuki niteliği konusunda doktrinde farklı görüşler...
Milletlerarası Ticaret Odası (“MTO”), 2023 yılı uyuşmazlık çözümü istatistiklerine ilişkin raporunu (“Rapor”) yayınlayarak uluslararası tahkimin gelişen görünümüne ışık tuttu. İstatistikler, tahkimin birçok farklı sektörde tercih edilen bir uyuşmazlık çözüm mekanizması olduğunu ve çok çeşitli uyuşmazlıklarda...
Sendikasyon kredileri küresel finansman modelleri arasında önemli bir yere sahiptir. Sadece 2023 yılında ABD’de şirketlere 3.655 adet sendikasyon kredisi sağlanması ve bu kredilerin değerinin 2.4 trilyon dolara ulaşması, Avrupa’da ise söz konusu işlem hacminin 1.186 sendikasyon kredisi ile 679 milyar dolar...
İhtiyati haciz, alacaklının alacağını güvence altına almak amacıyla borçlunun malvarlığına geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz, alacaklıların haklarını koruma altına almak için önemli bir araç olmakla birlikte kötüye kullanılmasının önlenmesi amacıyla Türk Hukukunda belirli ve sıkı şartlara bağlanmıştır...
Tarafların tahkim yolunu seçmesinin en önemli nedenlerinden birisi de hakemlerini özgürce seçebilme olanağıdır. Taraflara tanınan bu özgürlük, tahkimi, tarafların yargılamayı yürütecek hakimleri belirlemek yetkisinden yoksun oldukları, devlet mahkemeleri önündeki yargılamalardan da ayırır...
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 12.10.2022 tarihli kararıyla tahkim anlaşması bulunan uyuşmazlıklarda ihtiyati tedbir kararına itiraz halinde devlet mahkemelerinin yetkili olduğuna karar verdi...
Uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesine ilişkin irade açıklaması tahkim sözleşmesinin temel kurucu unsurudur. Geçerli bir tahkim sözleşmesinden bahsedilebilmesi için tarafların tahkim iradelerinin ihtilafa yer vermeyecek şekilde ortaya çıkması gerekir...
Hollanda Tahkim Enstitüsü Vakfı (NAI) yeni tahkim kurallarını yayınladı . 1 Mart 2024 itibarıyla yürürlükte olan 2024 NAI Tahkim Kuralları, bu tarih veya sonrasında açılan tahkim yargılamalarında uygulanır. Bu makalede 2024 NAI Tahkim Kuralları ile gelen temel yenilikler ele alınacaktır...
Ticari hayatı dönüştüren internet kendine has uyuşmazlıkları beraberinde getirir. İnternet sitelerine erişimi kolaylaştıran alan adları, kimi zaman bilinçli olarak tanınmış bir markayla karıştırılacak benzerlikte kayıt ettirilir. Marka hakkı sahibi bu gibi kötü niyetli kayıt hallerinde yerel mahkemeye alternatif olarak alan...
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...